İmam Hüseyin’in (a.s) Gadîr’i

2023-07-09 12:01:30

Ehlibeyt (a.s) tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Bu noktalar, Ehlibeyt takipçilerini bu günleri canlı tutmaya teşvik eder ve aynı zamanda hem eylemde hem de teoride bu dönemlerin önemini vurgularlar. Onların yaklaşımının sağlamlığından bahsederken, atalarına Allah Resulünden (s.a.a) miras aldıkları ilmin sağlam ve bütünlük içinde olduğunu görüyoruz. İlk İmam Ali (a.s) ile son İmam olan Sahib-i zaman İmam Mehdi (a.s) arasında düşünce açısından hiçbir ayrılık bulunmaz, bu nedenle bu ilimde bir iğne deliği kadar bile boşluk yoktur.

Bahsettiğimiz önemli dönüm noktalarından biri de Gadîr-i Hum olayıdır. İdeolojik boyutları nedeniyle Cennet ve Cehennem arasında bir yol ayrımı olarak kabul edilir. Tarihte gezinirken Hz. Hüseyin (a.s) ile ilgili bir rivayet dikkatimi çekti. Dolaylı yolda Gadîr-i Hum olayının anıldığı bir törendi. Ancak şehitlerin efendisinin (a.s) gözardı edemeyeceğimiz ibretler ve dersler vardır.

Bu rivayet, Muaviye'nin vefatından bir yıl önce gerçekleşen bir olayı anlatır. Hz. Hüseyin (a.s) hacca gittiğinde Beni Haşim'i topladı, sonra elçiler göndererek onlara şöyle söyledi:

“Resulullah’ın salih ve ibadetlerinde tanınmış Sahabe-i Kiramından, bu sene hac edecek olan kimseleri benim için toplamak dışında davet etmeyin.”

Bunun üzerine Mina’da 700’den fazla kişi toplandı. Bunlardan 200’ü sahabe, diğerleri tabiindendi…. Ve bitti.

Bu, hadisin muhtevasını ve bu ibarenin boyutlarından ne anladığımızı görebileceğimiz ilk kısımdır.

Birincisi: Bu olay hacdan sonra yani Zilhicce ayının 14’ünde gerçekleşti. Hz. Hüseyin’in o yılki hac ziyaretinde toplanılmasını istemesi, onların dönüş yolunda olduğunu gösterir. Yani, ayrılışlarından en az bir gece sonra ve Hüseyin'in (a.s) elçileri onlara yetişip geri döndüklerinde bu olay gerçekleşmiştir.

Bu, elçilerin gönderildiği günden itibaren üç gün süren bir toplantının ardından gerçekleşir ve onların toplanma günü, Ghadir günüdür. Hz. Hüseyin’in (a.s) bu günü seçmesi hiç şaşırtıcı değildir. Zira İmam Ali (a.s) bu günü birçok konuşmasında anmıştır. Öyle ki, İmam Ali (a.s) halife seçildiğinde ilk hutbesinde ashabı toplamış ve onlara Gadîr’i sormuştu. Çünkü üçüncü halifenin öldürülmesinden sonra hilafeti teslim aldığı gün Zilhicce ayının 18’iydi.

İkincisi: Son derece önemli olan bir diğer nokta, Hz. Hüseyin'in (a.s) ifadesindeki "Resulullah'ın (s.a.a) salih ve ibadetlerinde tanınmış Sahabe-i Kiramı" cümlesidir. Sahabelerin bu özelliklerle sınırlandırılması, bu niteliklere zıt özelliklere sahip olan bazı Sahabe olduğuna güçlü bir işarettir, belki isimlerini vermemiş olsa da önemli olan, Resulullah'ın (s.a.a) sahabe olarak adlandırdığı ve kendilerine salihlik ve ibadetle tanınan bir kesimin olduğudur.

Üçüncüsü: Yukarıda zikrettiğimiz hususlara ilaveten, Hz. Hüseyin'in (a.s) salihlik ve ibadet niteliklerine vurgu yapması, sahabelerden bazılarının işlerinde salihlik gösterdiğini ancak ibadet konusunda yoksun olduğunu vurgulamaktadır. Demek ki İmam Hüseyin’in burada salihlikten maksadı sadece Allah’a (c.c) yakın olmak değil, aynı zamanda Peygamber efendimizin (s.a.a) Ehlibeytine (a.s) karşı duruştur.

İmam Hüseyin (a.s) Allah’a (c.c) hamd-u sena ile başladığı konuşmasının devamında onlara Muaviye’nin günahlarından bahsetti ve şöyle söyledi:

“Size sormak istediğim bir şey var. Eğer doğru söylüyorsam onaylayın, yalan söylüyorsam beni inkâr edin. Bu sözlerimi dinleyip not edin ve daha sonra kabilelerinize ve memleketinize dönün. İnsanlar arasında inanıp güvendiğiniz kişileri, bizim hakkımız olduğunu bildiğiniz şeylere davet edin. Çünkü korkarım ki bu konu öğretilirse unutulur ve gerçeğin üstünlüğü bastırılır. Kâfirler hoşlanmasa da Allah nurunu tamamlayacaktır.” Hz. Hüseyin (a.s) onlar hakkında inen Kur’an-ı Kerîm ayetlerini ve hadisleri okuyordu. Hiçbir şeyi atlamadan anlattı. Sahabeler ise "Allah'ım, işittik ve şahitlik ettik” dediler.

İmam Hüseyin’in (a.s) hacıları bir araya toplaması öncelikle hz. Muhammed’in (s.a.a) Gadîr gününde hacdan dönen Müslümanları bir araya getirip yaptığı konuşmaya benziyordu. İkinci olan ve şaşırtıcı olan konu ise şuydu; gerçekten bazı kimseler Hz. Muhammed’in sünnetini silmeye çalıştı mı?

Sonuç olarak, Hz. Hüseyin'in (a.s) zaman, mekan, içerik ve hedef kitle seçimi gibi unsurlarda başarılı bir medya stratejisi uyguladığı söylenebilir. Zamanı, hac ibadetinin bitimi ve babası Ali'nin (a.s) Gadîr Hutbesi'nin anısının olduğu bir zamana denk getirmesi, mekanı hacıların buluşma noktası ve geçiş noktası olarak seçmesi, hedef kitle olarak da sadık ve namuslu bir topluluğu seçmesi, içeriği ise dini değerlere ve erdeme dayandırması, Ehlibeytin (a.s) velayet hakkına vurgu yapmayı amaçlamaktadır. Çünkü Muaviye’nin Yezid’i kendisine halef tayin etmek istediğinin farkındaydı.

Yazı: Sami el-Munziri

Çeviri: Merve Soydaş Gök

العودة إلى الأعلى