Ehlader Genel Başkanı Akaras: İslamofobi projesi başarısız oldu, İslam’a ilgi giderek büyüyor

2024-11-15 18:34

İslam’a ait olan ve İslam'ı gerçek anlamda temsil eden dini ve kültürel kurumlar, bu dinin özünü ve hoşgörüsünü tanıtma, toplumu eğitme ve toplumlar ile dinler arasında uygun iletişim ortamları oluşturma gibi ağır sorumluluklar üstlenmektedir. Bu görev, çeşitliliğe saygı duyulan, diğerleri ile birlikte barış ve onur içinde yaşama hakkına inanılan ve tüm hakların güvence altına alındığı ortak bir anlayışa ulaşmayı hedeflemektedir.

Bu bağlamda, Türkiye Ehlibeyt Âlimleri Derneği (Ehlader) ve Kevser Kültür Merkezi Genel Başkanı Kadir Akaras, bu kurumların çalışmaları, programları, etkinlikleri ve toplum üzerindeki etkileri hakkında değerlendirmede bulundu.

– Röportajımıza Mukaddes Kerbela’daki Türbeler ile iş birliği görüşmelerinizden başlayalım. Bu iş birliğinin ufukları nelerdir?

Kerbela’daki mukaddes türbeler gerçekten çok önemli bir manevi ilham kaynağıdır. Bu sebeple İmam Hüseyin (a.s) Türbesinde görev yapan kardeşlerimizle birçok alanda birlikte hareket edebiliriz. Ehl-i Beyt'in tarihi ve özellikle de Kerbela'da yaşanan olaylar, Türkiye'ye ve bu sayede Avrupa'ya, Azerbaycan'a ve diğer ülkelere doğru bir şekilde aktarılabilir.

Bu bağlamda, kültürel alan; yani kitaplar, makaleler, konferanslar ve etkinliklerin düzenlenmesi öncelikli olarak gelmektedir. Bu birinci alandır. İkinci alan ise medyadır. Irak’ta şu anda olan bitenlerin Türkiye’ye doğru bir şekilde aktarılması çok önemlidir. Oradaki radyo istasyonlarının olanaklarından hem teknik açıdan hem de Necef, Kerbela ve diğer bölgelerde program yapma açısından yararlanılabilir. Bunun için de gerekli görüşmeler yapıldı, Allah'ın izniyle yakın zamanda Kerbela'da da bir ofis açıp oradan yayına başlamayı umuyoruz. Irak’taki Hz. Abbas (a.s) Türbesi personeli, Türkiye’deki televizyon kanallarımızda yayınlanmak üzere medya materyallerini bizlere ulaştırdı.

Yıl boyunca, Türkiye'den mukaddes mekanları ziyaret etmek için Irak'a giden ziyaretçi kafileleri bulunmaktadır. Özellikle Erbain dönemi bu ziyaretçi sayısı artmaktadır. Ayrıca insani yardım konusunda işbirliği yapılabilir. Merce-i Âla’nın talimatları doğrultusunda, Lübnan, Yemen ve Filistin ile ilgili yapılan çalışmalarda ortak hareket edilebilir ve yardımlarımızı koordine edebiliriz. Bizler Dini Merceiyet’in takipçileriyiz. Şii toplumu olarak, Merceiyet'in rehberliğine tabiyiz. Hepimiz bugün Irak'ta oynadığı rolü çok iyi biliyoruz... Birçok alanda faaliyetlerimizi genişletmemiz mümkün.

-         Birçok ülkede şubesi bulunan Kevser Kültür Merkezi'nin dini özel günler ve etkinliklerle ilgili önem verdiği çalışmaları nelerdir? Bu etkinliklerin nasıl yayınlandığını bizlere anlatır mısınız?

Türkiye’de yayın yapan on4 TV’de Ehlibeyt (a.s) ile ilgili tüm özel günlerde programlarımız bulunmaktadır. On4 TV kurulduğu günden bu yana Ehlibeyt (a.s) ilimlerini yaymaya yönelik faaliyet göstermektedir. Merkezimizde İmam Hüseyin’i (a.s) anma programları, Muharrem ayı etkinlikleri ve Ramazan ayında günlük konferans ve anma merasimlerinin yapıldığı bir mescid bulunmaktadır. Tüm bu etkinlikler, İstanbul'daki Kevser Kültür Merkezi tarafından yönetilmektedir. Türkiye'nin tüm şehirlerindeki şubelerin yanı sıra Almanya, Belçika, Avusturya, Fransa ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinde bulunan merkezlerimizde bu programlar düzenlenmektedir. Bu merkezler, dini etkinlikleri organize etmektedir.

On4 TV kanalının Azerbaycan ve Gürcistan'da ofisleri bulunmaktadır. Bu ofislerde Azerbaycanlı alimlerin katıldığı programlar çekilmekte ve Türkiye'de yayımlanmaktadır. Aynı şekilde, Gürcistan ve Avrupa'da da benzer programlar yapılmaktadır. Ehlibeyt (a.s) ile ilgili doğum ya da şehadet yıl dönümleri gibi özel günlerde törenler düzenlenmektedir. Bu programlar, özellikle Muharrem ve Ramazan ayında daha yoğun bir şekilde yayınlanmaktadır.

-         Kevser Kültür Merkezi'nin dünyanın çeşitli ülkelerine uzanan programları, o ülkelerdeki toplumlar tarafından etkileşim görüyor mu?

Faaliyet alanlarımız çoğunlukla Müslümanların bulunduğu bölgelerde yoğunlaşıyor. İslam’a ve Ehlibeyt (a.s) sevgisine yönelik çok güçlü bir eğilim var. Avrupa, Azerbaycan, Gürcistan ve aynı zamanda halkının büyük kısmı Sünni Müslümanlardan oluşan Türkiye’de Ehlibeyt’e (a.s) derin bir ilgi ve sevgi vardır. Ehlibeyt’i (a.s) tanıtmak ve öğretmek adına Sünni topluluklarla çok iyi ilişkilerimiz vardır. Yayınladığımız kitaplar ve düzenlediğimiz törenlerle büyük bir etki yaratılmıştır.

-         Dünya çapında bir kuruluşun başkanı olarak, İslam ve Müslümanlar aleyhine düzenlenen karalama ve sansür kampanyalarıyla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bildiğiniz gibi, şu anda dünyanın birçok bölgesinde, özellikle Siyonistler ve emperyalistler tarafından İslam'ı karalamaya yönelik bir propaganda yürütülmektedir. Batı ülkelerinde, IŞİD gibi terörist örgütleri bahane ederek İslam'ı kötü bir şekilde göstermeye çalışıyorlar ve "Bakın, işte Müslümanlar böyle" diyerek İslam'ın yüzünü karalamaya çalışıyorlar. Ancak diğer yandan İslam’ın özgürlükçü, adaletsizliğe direnen, ilahi merhamete güvenen yüzünü öne çıkardığımızda, dünyanın her yerindeki insanlardan büyük bir kabul görürüz. Bu bağlamda Ehlibeyt (a.s) mezhebinin felsefi, irfani ve ahlaki altyapısından ne kadar çok bahsedersek, insanların bu yola karşı teveccühü o kadar artacaktır.

İslam ülkelerindeki Siyonistler, mezhep çatışmasını körükleyen asılsız suçlamalarla Şiilerin imajını çarpıtmaya, Şiileri kötü göstermeye çalışıyorlar. Ancak İran İslam Devrimi’nin etkisi, Saddam'ın devrilmesinin ardından Irak'taki ilim havzalarının gelişmesi ve bazı fetvalarla toplumun destekleyici tavırları, bu propagandaları fiyaskoya uğratmıştır. Bizler Türkiye'deki Ehlibeyt (a.s) alimleri olarak, Ehlibeyt'in doğru ve güzel yolunu göstermeye çalışıyoruz. Çünkü Ehlibeyt’in (a.s) her yönü güzeldir. Bu bilgileri insanlara sunduğumuzda, Türkiye'deki Sünniler de Ehlibeyt’e (a.s) yöneliyorlar ve o kara propagandalar parçalanıyor.

-         İslamofobi projesinin sebepleri nelerdir ve bu olguyla nasıl mücadele edebiliriz?

İslamofobi, Batı halklarının İslam'a yönelmesini engellemeye yönelik bir Batı projesidir. Dolayısıyla insanları Müslümanlara karşı korkutmaya yönelik bir proje olan İslamofobi, Müslümanların birlik, beraberlik ve dünya halklarına desteğiyle etkisiz hale getirilir. Her ne kadar Batı, İslamofobiyi teşvik etmeye çalışsa da, ben bunun Almanya dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesine yaptığım sık ziyaretlerden biliyorum ki, bu bölgelerde İslam'a büyük bir ilgi vardır. Bu nedenle, İslamofobi projesi şu an başarısız olmuştur. Ayrıca, bu durum Filistin'deki Gazze ve Lübnan'daki yaşananlardan da etkilenmiştir, burada İslam'a doğru büyük bir yönelim görüyoruz.

-         Son olarak, eklemek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Yüce Allah'tan, mutedil, adaletli, sevgi dolu ve merhametli duruşuyla İslamofobiyi ortadan kaldırmaya ve olaylara yeni bir bakış açısı kazandırmaya katkı sağlayan Merce-i Âla’nın ve ilim havzalarının devamlılığını diliyorum.

Röportaj: Emir el-Musevi

Çeviri: Merve Soydaş Gök

العودة إلى الأعلى