İmam Hasan (a.s) Dönemi – Genel Biat / 4. Bölüm
Muaviye'nin ısrarla tutunduğu her egemenlik, kötü bir yönetim ve kötü bir deneyimdi. Bu nedenle siyasi liderliğinden cahilce bir intikam, kişisel açgözlülük ve içten bir sahiplenme arzu ediyordu. Ancak apaçık yalanları ve hilebazlığından vazgeçmedi. Bunun üzerine İmam Hasan’a (a.s) bir mektup daha yazdı:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… "Allah (c.c) dilediği şekilde kullarına dilediği işleri yapan ve hükmüne itiraz edilmeyen ve hesabı hızlı olandır. O halde dikkat et, ölümün avam bir halkın elinden olmasın. Ve eğer sen içinde bulunduğun şeyden yüz çevirip bana bey'at edersen ve ben de sana vaad ettiğimi yerine getirirsem ve şart koştuğumuzu yerine getirirsem, ben de o durumda olurum.
Muaviye bu mektubunda İmam (a.s) ile aralarındaki infiali ve husumeti ortadan kaldırmaya çalıştı. Bu yüzden dalavere ve saptırmalara başvurdu. Ne var ki İmam Hasan (a.s) düzmece Emevi yaltaklanmasını ifşa ederek Emevi siyasetine karşı şu cevabı verdi:
“Mektubun elime geçti. Baş kaldırıp saldırıya geçersin endişesi ile mektubuna cevap vermedim. Hakka uy. Benim hak ehlinden olduğumu biliyorsun. Vesselâm”
İmam Hasan (a.s) bu mesajla, Muaviye’nin önündeki dalavereye kapısını kapattı.
Ve İmam (a.s), Muaviye ile yazışmayı kestikten sonra, genel bir askeri seferberlik başlattı ve halkı Muaviye ve Şam kampına karşı savaşa hazırlanmak için cesaretlendirdi. İmam Hasan (a.s), İslami kamuoyunun mevcut meselenin boyutları ve çözüm yolları hakkında bilgilendiren bir konuşma yaptı. Halk da İmam Hasan’ın (a.s) etrafında toplandı. Bunun üzerine İmam (a.s) ayağa kalkıp onlara hitap etti, Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu:
“Yüce Allah, cihadı kullarına farz kıldı ve onu, "istenmeyen bir iş" olarak adlandırdı. Sonra cihada çıkan müminlere: ‘Sabredin, hiç şüphesiz Allah sabredenler ile beraberdir’ dedi.
Ey insanlar! Hoşunuza gitmeyen durumlara karşı sabretmedikçe, isteklerinizi elde edemezsin. Aldığım habere göre Muaviye, üzerine yürümeye karar verdiğimiz yolunda bir haber almış ve bunun için harekete geçmiştir. Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, Nuhayle'- deki karargâhınıza çıkın.”
İmam (a.s) bu hutbesinde halkı cihada teşvik etmek, onlara devrimci ruh aşılamak ve halk kitlelerinin enerjisini Muaviye'ye karşı savaşmak için seferber etmek istiyordu.
İmam'ın bu çağrısına cemaat suskunlukla cevap verdi, hiç kimseden ses çıkmadı. Seferberliğe hazırlık aşamasındaki ilk şok, halkın bu sessizliği oldu.
Böylece Kûfe halkı, komutanlarına ve imamlarına karşı kalleşçe bir tutum takındı. Çünkü İmam Hasan'ın (a.s) Nuhayle'deki karargâha çıkmaları yolundaki çağrısına suskun kalmakla karşılık verdiler. Gözleri dönmüş, kalplerine korku sinmişti.
Dolayısıyla böyle bir millet, içi boş, mesuliyetten arınmış, kendisine tehdit oluşturmayan, menfaat ve arzularını tehdit etmeyen olağan görevleri ve basit sorumlulukları yerine getirmekle yetinen uyuşturucu bir kültürü arar ve benimser.
Adiy b. Hatem et-Taî bu durumu görünce, ayağa kalktı ve şöyle dedi: Ben Hatem'in oğluyum. Subhanellah, hayret doğrusu! Ne çirkin bir durum bu! İmamınıza ve Peygamberinizin kızının oğlunun çağrısına cevap vermiyor musunuz? Dilleri rahat zamanlarda pabuç gibi (keskin kılıç gibi), fakat iş ciddiye binince tilkiler gibi oradan oraya kaçan (hile yapıp yan çizen) Mısır hatipleri nerede?! Allah'ın gazabından korkmuyor musunuz?! Bu davranışınızın ayıbını ve utancını hiç düşünmüyor musunuz? Arkasından yüzünü İmam Hasan'a (a.s) çevirerek şöyle dedi: Allah seni doğru istikametlere yöneltsin. Seni istenmeyen durumlardan uzak tutsun. Seni girişi ve çıkışı övülen sonuçlara muvaffak etsin. Konuşmanı duyduk, emrine kilitlendik, seni işittik ve söylediklerinle görüşlerinde sana itaat ettik. Şimdi bu yüzüm karargâhıma dönüktür, oraya gidiyorum. Kim bana katılmak isterse, peşimden gelsin. Adiy bu sözleri söyledikten sonra yerinden kalkıp hareket etti ve mescitten çıktı. Binek hayvanı kapıda idi; sırtına atladı ve Nuhayle'ye doğru ilerledi. Kölesine, kendisine lâzım olacak şeyleri arkadan getirmesini emretti. Adiy b. Hatem, halkın içinden çıkan ilk asker olmuştu.
Bu arada Kays b. Sa'd b. Ubade el-Ensarî, Ma'kıl b. Kays er-Riyahî ve Ziyad b. Sa'saa et-Teymî ayağa kalkarak halkı kınadılar, azarladılar, ardından savaşa teşvik ettiler ve İmam Hasan'a (a.s) da tıpkı Adiy b. Hatem gibi olumlu cevap ve kabul etme içerikli sözler söylediler. İmam da onlara şu karşılığı verdi: Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, doğru konuştunuz. Öteden beri sizin iyi niyetli, vefakâr, kabul edici, gerçek sevgi besleyen kişiler olduğunuzu biliyorum. Allah sizi hayırla ödüllendirsin!
Arkasından İmam (a.s) minberden indi. İnsanlar mescitten çıkıp askerî hazırlıklara giriştiler. Coşkulu bir şekilde sefere çıkmaya başladılar. İmam Hasan (a.s) da karargâha çıktı. Kûfe'de yerine Muğiyre b. Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib'i vekil bıraktı. Ona, insanları özendirip onları kendisine yönlendirmesini emretti. O da, insanları özendirip sefere çıkarmaya girişti. Sonunda asker meselesi yoluna girdi. Böylece İmam (a.s), kalabalık ve iyi donanımlı bir ordu ile yürüyüşe geçerek Nuhayle'ye ulaştı.
Tüm olanlara ve ümmetin bu olumsuz tavrına rağmen, , İmam (a.s) inisiyatifi ele almaktan ve Muaviye'ye karşı yürüteceği savaşa hazırlanmaktan vazgeçmedi. Sefer böyle başladı. İmam kendisiyle birlikte savaşa çıkan grupla birlikte, bu grubun bileşeni ve gücü vd İmam Hasan’ın (a.s) bu grubu savaş meydanına getirirken dayandığı temel neden, Muaviye’ye karşı kader savaşıydı.
Kaynak: Bir Lider ve Rol Model.. İmam Hasan / Şeyh Hüseyin Süleyman Süleyman
Çeviri: Merve Soydaş Gök