İmam Hasan (a.s) Dönemi – Genel Biat / 2

2023-04-25 18:32:52

İkinci Bölüm

İmam Hasan (a.s) kendisine biat edildikten sonra geri döndü ve Ehlibeyt’in (a.s) meziyetleri ile açık haklarını anlattığı tarihi konuşmasıyla yeni bir dönemi başlattı. Daha sonra halk, sürprizler ve tehlikelerle dolu puslu bir havaya karşı uyardığını söylüyor.

İmam (a.s) Hutbesinin bir bölümünde şöyle söyledi:

“Biz kurtuluşa ermiş hizbullah, Resulullah'ın yakın akrabaları, onun tertemiz Ehl-i Beyt'i, arkasında bıraktığı iki önemli emanetten biriyiz. İki önemli emanetin ikincisi ise Allah'ın Kitabı'dır. Buna göre bize itaat edin. Çünkü bize itaat etmek, Allah'a, Resulullah'a ve ululemre itaatle bir arada mütalâa edildiği (ve bu üç itaat yan yana bir arada zikredildiği) için farzdır. Allah (c.c) şöyle buyurdu: { Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Peygamber'e ve sizden olan o yetki sahiplerine de itaat edin. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bir şeyde çekiştiğiniz zaman o hususta Al‌lah'a ve Peygamber'e başvurun. Böyle yapmanız, hem daha iyidir ve hem de sonu daha güzeldir.}(Nisa-59)

{ Güvenlik veya korkuyla ilgili bir haber onlara geldiğinde derhal onu yayarlar. Hâlbuki onu Peygamber'e ve kendilerinden olan yetki sahiplerine götürecek olsalar, içlerinde işlerin gerçeğini anlayan kimseler muhakkak ki onu(n gerçeğini) bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, hep Şeytan'a uyardınız.} (Nisa-83)”

Sonra hutbesine devam ederek şu sözleri ekledi:

“Şeytanın sözlerini dinlememeniz için sizleri uyarıyorum. O sizin için apaçık bir düşmandır. (Onu dinlerseniz) siz de Allah’ın (c.c) buyurduğu gibi (Şeytanın) dostları gibi olursunuz: { Hani Şeytan, onlara işlerini güzel gösterdi ve "Bugün insanlardan size galip olacak kimse yoktur. Ben de sizin destekçinizim." dedi. İki topluluk birbiriyle karşılaşınca geriye dönüp, "Ben sizden uzağım; sizin görmediğinizi ben görüyorum; ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı çetindir." dedi.} (Enfal-48) O zaman mızrakların ucuyla tanışacaksınız diyerek şu Ayet-i Kerime’yi zikretti: { Rabbinin ayetlerinin bazısı geldiği gün, önceden iman etmemiş veya imanlı iken bir hayır kazanmamış kimseye (o gün) iman etmesi bir yarar sağlamaz.} (En’am-158) Daha sonra İmam Hasan (a.s) minberinden indi, işlerini düzenledi ve görevlilerine emirler verdi.

Krizin başlangıcı

İnsanların İmam Hasan’a (a.s) biat etmesinin ardından, İmam (a.s) İslam devletini yönetme görevini üstlendi ve İslam bölgeleri için valiler ve görevlileri belirledi. Devlet işlerini düzenlemek için bir plan çizdi ve ümmetin siyasi düzenini yönetmek için gereken hazırlıklarını yaptı…

Karşı cephede ise, Muaviye o dönemde İslam devletini çökertme hedefiyle siyasi komplolarını sürdürüyordu. Bu planlar, Emirel Müminin İmam Ali (a.s) döneminde başlamıştı. Muaviye bu yollarla krallığını genişletmeyi ve etki alanını Şam sınırlarının ötesine taşımayı amaçlıyordu.

Şam cephesi İslam devletinin duvarlarında geniş bir boşluk olarak kaldı. Diğer İslam bölgelerinin iç sükûneti ve siyasi istikrarı için de ciddi bir tehlike oluşturuyordu.

Bundan dolayı Muaviye, halkın İmam Hasan’a (a.s) biat etmek üzere bir araya geldiklerini öğrendiğinde durumu istikrarsızlaştırmak, bir karışıklık ortamı yaratmak ve endişe yaymak amacıyla iç çekişmeleri kışkırtmak ve değişken bir atmosfer yaratmak için aklına şeytani bir fikir geldi. Derhal İslam devletinin başkenti Kûfe'ye ve seçkin bir siyasi ve toplumsal ağırlığı olan Basra şehrine casuslar göndermeye başladı.

Bunun üzerine Muaviye El-Himri isimli bir adamını Kufe’ye, El-Kayni isimli bir diğer adamını ise Basra’ya gönderdi. Bu casuslardan gittikleri şehirlerdeki siyasi durumu ve halkın İmam Hasan’a (a.s) bağlılıklarının boyutunu gözlemlemelerini istedi. Ayrıca yönetim içindeki bazı unsurlarla temasa geçmeleri ve onları kışkırtarak Şam’daki muhalif cephe tarafına geçmelerini sağlamalarını istedi. Böylece, Muaviye'nin İslami rejimi devirmek için planlarını hayata geçirmesini sağlayacak olan, iç zayıflıkları ve etki noktalarını tespit etmeye başladı.

Ancak bu komplo başarılı olmadı, çünkü casuslar tutuklandı. İmam Hasan (a.s) onların meydanda infaz edilmesini emretti. El-Himri Kufe’de ve El-Kayni ise Basra’da idam edildi.

Öte yandan İslam halkı Emevi komplosu karşısında öfke ve bıkkınlıklarını dile getirmeye başladı. İmam Hasan (a.s), Muaviye'nin casus gönderme planını afişe ederken, Muaviye liderliğindeki isyancı cepheye karşı savaşmaya hazır olduğunu bildirdiği güçlü bir şekilde yazılmış bir mektup gönderdi. Bu mektupta şu ifadeleri kullandı:

“Allah’a hamd-u sena ettikten sonra (derim ki); bir takım insanları gizlice gönderiyor, casusluk yaptırıyorsun. Bizi gafil avlamaya çalışıyorsun. Öyle sanıyorum ki; sen savaşmak istiyorsun. O halde bekle, pek yakında onu görürsün. Ayrıca senin hiçbir akıllının sevinemeyeceği bir kişinin ölümüne sevindiğin haberi de bana ulaştı…”

İmam Hasan bu mektupla ümmetin düşmanla çatışmaya girdiğinde ve karşı karşıya geldiğinde, düşmanın kalbine korku ve psikolojik bozguna uğratmak, moralini bozmak için güçlü ve yetenekli pozisyonlar göstermesi gerektiğini bizlere gösterdi.

Öte yandan, İmam Hasan (a.s) bu mektubuyla İslam Devleti'ne karşı savaşa karar vermede inisiyatif almak için Muaviye'nin altındaki halıyı çekmeyi başardı. Bu nedenle Muaviye'nin İmam Hasan'ın mesajına verdiği cevabı heyecandan yoksun olduğunu ve İmam’ı (a.s) pohpohlayarakak casusluk meselesinden uzaklaşmak istediğini gördük.

Daha sonra İmam Hasan (a.s) Muaviye’ye daha şiddetli ve ayrıntılı bir mektup daha göndererek, Müslümanların velayetindeki meşru hakkının yanı sıra Ehl-i Beyt'in (a.s) fazilet ve haklarını ona bildirdi. Mektup ayrıca Muaviye'ye yönelik bir tehdit içeriyor ve onu günahında fazla ileri gitmemesi konusunda uyarıyordu. İmam Hasan mektubunda şöyle yazmıştı:

"Emirü'l-Mü'minin Ali oğlu Hasan'dan Ebu Süfyan oğlu Muaviye'ye! Selam olsun sana. Kendisinden başka ilah olamayan Allah'a hamd olsun… Sonrasına gelince… Allah diri olanları Allah'ın azabından kokutması ve kafirlere hücceti tamamlaması için Muhammed'i âlemlere rahmet, mü'minlere minnet ve bütün insanlara bir elçi olarak seçti. O da Allah'ın elçiliğini hakkıyla yerine getirdi. O'nun emrine uygun davrandı. Sonra kusur ve gevşeklik yapmadığı, O'nun vasıtasıyla hakkı ortaya çıkarıp şirki yerle bir ettiği halde Allah onu katına aldı. Ve Kureyş'i O'na has kılarak, 'Bu Kur'an seni ve kavmini hatırlatır'

Bu dünyadan göçünce de O'ndan sonra kimin iktidara geleceği hususunda Araplar arasında ihtilaf çıktı. Kureyş dedi ki: 'Biz O'nun akrabaları, yakınları ve soyunun koruyucularıyız. Dolayısıyla O'ndan sonra hükümete gelmek ve hilafeti ele almak konusunda bizimle tartışmanız doğru değil.'

Araplar, Kureyş'in bu delilini kabul edip onların isteklerini kabul ettiler, onları ağırlayarak, hükümet makamını onlara teslim ettiler. Sonra biz de Kureyş'e onların Araplara söylediklerini söyledik fakat onlar bize karşı Araplar gibi insaflı davranmadılar. Kureyşliler istidlal güçleri ve düşman çetelerinden birinin davranması sonucu hükümeti elde ettiler. Fakat sıra bizim istidlalimiz ve onların insafına gelince, bizden uzak durdular ve bize karşı zulüm, düşmanlık ve haksızlıkta el birlik olup bize sulta kurdular. Ve yönetimi ele geçirdiler.

Evet, biz onlarla Allah'ın huzurunda görüşeceğiz, bizim sahibimiz ve yardımcımız O'dur. Biz o gün birilerinin bizim hakkımızı gasp etmesine ve bizim ailemize ait olan hükümete el uzatmasına çok şaşırmıştık. Fakat onlar faziletli ve İslam dininde saygın mazileri olan kimseler oldukları için münafıklar ve din düşmanlarının bu vesileyle dine bir zarar vermelerine veya onda bir fesat çıkarmak için bir yol bulmalarına engel olmak gayesiyle onlarla kavga etmekten sakındık. Fakat bugün insanlar, senin bu makama el uzatmana şaşırıyorsa yeridir, çünkü senin ne İslamî bir faziletin var, ne iyi ve güzel bir eser bırakmışsın, dolayısıyla hiçbir açıdan bu makama layık değilsin. Dahası, sen düşman çetelerinden birinin çocuğu, Kureyş içinde Resûlullah'a ve Kur'an'a karşı savaşan en büyük düşmanlardan birinin oğlusun…

Allah senin şerrinden ümmeti koruyacak ve yakında O'nun huzuruna çıkarak kimin akıbetinin hayır üzere olduğunu göreceksin, vallahi yakın bir zamanda Rabbinle buluşacaksın! Ve O senin yaptıklarının cezasını verecektir. 

Bil ki Allah kullarına zulmetmez. Babam Ali vefat edince, -Allah'ın rahmeti öldüğü gün, İslam'la kendisini şereflendirdiği gün ve tekrar dirilerek mezardan çıkacağı gün onun üzerine olsun- Müslümanlar yönetimi bana tevdi etler. Allah'tan, bu geçici dünyada, ahiret yurdunda O'nun bize yönelik kerem ve ikramlarının eksilmesine neden olacak bir şeyi vermemesini niyaz ediyorum.

Beni sana mektup yazmaya zorlayan şey, Allah'ın huzurunda senin hakkında mazur olmak istememdir. Eğer sen de benim söylediklerine uyacak olursan, büyük bir yarar elde edeceksin ve Müslümanlar ıslah olacak ve büyük menfaatlere kavuşacaklardır. O halde, bâtıla uymaktan vazgeç ve diğer insanlar gibi bana biat et… Çünkü sen de biliyorsun ki ben hilafete senden daha layığım.

Allah'tan kork, azgınlığı bırak ve Müslümanların kanını dökme! Vallahi bundan fazla zulmederek insanların kanını kendinle birlikte Allah'ın huzuruna götürmek senin yararına değil, itaat ve uzlaşma yolunu tut, hilafet konusunda hilafete ehil ve ona senden daha layık olanla savaşma. Böyle davranacak olursan Allah fitneyi yatıştırır, Müslümanların birliğini korur ve onların arasını ıslah eder.

Eğer sapıklığını sürdürür ve savaştan başka bir şeye yanaşmazsan aramızda Allah'ın hükmetmesi için Müslümanları senin üzerine göndererek seni ilahi muhakemeye çekeceğim. Allah en iyi hükmedendir." (Şerh-u Nehcü'l Belaga, İbn-i Ebi'l Hadid, s.4, s.12)

İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye’ye gönderdiği bu mektup, Ehlibeyt (a.s) ve özellikle İmam'ın (a.s) hakkına dair açık ve net deliller ve kanıtlar içeriyordu. Bu mektup, Muaviye'yi kesin delillerin gücünü saptırmaktan ve ondan kaçmaktan alıkoyan bir utanç gibiydi.

Kendisini İmam Hasan'ın (a.s) delilleri karşısında bulan Muaviye, küçük yaşından beri kullandığı hile ve aldatma yöntemlerinden başka ne yapabilirdi?

Devam edecek…

Kaynak: Bir Lider ve Rol Model.. İmam Hasan / Şeyh Hüseyin Süleyman Süleyman

Çeviri: Merve Soydaş Gök

العودة إلى الأعلى