Gazze’deki hastanelerde son ışık da sönüyor: “Arap ve İslam ülkeleri sağlık hizmetlerini üstlenmeli”
Gazze’de sağlık sektörü büyük bir çöküş yaşıyor. Hastaneler, kuşatma ve tehdit altında tükenmiş durumda. Yok denecek kadar az imkânlarla bombardımanlara direnen sağlık tesisleri, hala yaralılara hizmet vermeye çalışıyor.
Bu felaket koşullarında, Kerbelâ Ajansı olarak Gazze’de Hastaneler ve Sağlık Hizmetleri Sorumlusu Dr. Abdul Latif el-Hac ile bir röportaj gerçekleştirdik. El-Hac, tıbbi altyapının yıkımı, ilaç eksikliği ve hayati hizmetlerin yokluğu gibi günlük zorlukları ayrıntılarıyla aktardı.
– Gazze’deki hastanelerin kapasite ve sağlık hizmetleri açısından mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Durum, kelimenin tam anlamıyla felaket. Gazze’deki hastanelerin %90’ından fazlası İsrail saldırıları nedeniyle tamamen ya da kısmen yıkılmış durumda. Birçok bölüm bombalandı ya da kullanılamaz duruma geldi. Doktorlar doğrudan hedef alındı; yüzlercesi suikasta uğradı, tutuklandı ve hapishanelerde işkence altında şehit oldu. Hastanelerin kapasitesi savaş öncesine kıyasla üçte birin altına düştü ve bu da ayakta kalmaya çalışan sağlık tesislerinde büyük bir baskı oluşturdu.
Bugüne kadar 157 binden fazla yaralı var; bunların bin 500’den fazlası kol veya bacak amputasyonu geçirdi. Ayrıca 11 binden fazla kanser hastası ya da tıbbi takibe ihtiyaç duyuyor. Ancak tedavi sevklerinin engellenmesi ve sınır kapılarının kapalı olması nedeniyle birçoğu hayatını kaybetti. Tıbbi cihazlar ve laboratuvar ekipmanları yok edildi. İlaç ve tıbbi sarf malzemelerinin temini %60’tan fazla oranda azaldı. Görüntüleme cihazları, anjiyo üniteleri ve kalp cerrahisi merkezleri neredeyse tamamen durma noktasına geldi.
– Uluslararası destek ve yardım kuruluşlarının Gazze’deki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kuşatma ve kapanmalar nedeniyle yardımların girişi engelleniyor, bu sebeple destek çok sınırlı. Dünya Sağlık Örgütü ve Kızılhaç gibi bazı uluslararası kurumlar az miktarda yardım ulaştırmaya çalışıyor, ancak bu ihtiyacı karşılamıyor. Bazı yabancı dernek ve kuruluşlar sahra hastaneleri kurmayı deniyor fakat kapasiteleri sınırlı kalıyor. Krizin gerçek çözümü, sınır kapılarının açılması ve aylardır sınırda bekletilen yardımların Gazze’ye girişine izin verilmesidir.
– Gazze’de ciddi elektrik krizi olduğunu biliyoruz, bakanlık tıbbi cihazların çalışması için gerekli yakıtı nasıl sağlıyor?
Her gün gerçek bir mücadele veriyoruz. Hastanelerden sürekli “hizmetin durmasına 5 saat kaldı” şeklinde uyarılar alıyoruz. Yakıtı damla damla, birkaç gün idare edecek şekilde sağlayabiliyoruz. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri gibi kritik bölümler, bazen tamamen kapanmak zorunda kalıyor ve ancak yeni yakıt ulaştığında yeniden açılıyor.
– Yaralı sayısının artması haline karşı bir planınız var mı?
Çok katmanlı bir acil durum planımız var. En yüksek tırmanma seviyesinde tüm sağlık personeli göreve çağrılıyor ve normal çalışma programları iptal ediliyor. Daha düşük seviyelerde ise kadronun yarısı ya da üçte biri dönüşümlü olarak çalıştırılıyor. Böylece hizmetin devamlılığı sağlanıyor. Gazze’deki sağlık personeli, ardı ardına gelen savaş ve saldırılar nedeniyle büyük bir tecrübe kazandı.
– Kritik vakaların tahliyesi ya da yabancı sağlık ekiplerinin girişi için yurtdışıyla bir koordinasyon var mı?
Evet, sürekli bir koordinasyon sürüyor. Bazı Arap ve yabancı doktorlar Gazze’ye girebildi. Bunların arasında yabancı pasaport taşıyanlar da vardı. Örneğin, uzun yıllar Gazze’de çalışan Iraklı Dr. Tahir’i hatırlıyoruz. Irak ayrıca Gazze’de kalıcı bir hastane kurulması çağrısında bulundu. Buradan tüm Arap ve İslam ülkelerine çağrımız şudur: Gazze’de sağlık hizmetlerinin tamamını sahiplenmeleri gerekir. Türkiye’nin kurduğu Türk Hastanesi veya Endonezya’nın girişimleri gibi projeler, yükün bölüşülmesine katkı sağlayabilir ve felaketi aşmak için pratik bir çözüm olabilir.
– Yurtdışındaki insanlar sizler için nasıl güvenli ve doğrudan destek sağlayabilir?
Bağışçılara çağrımız, yardımlarını güvenilir ve tanınmış kurumlar aracılığıyla göndermeleridir. Böylece bağışlar gerçek hak sahiplerine ulaşır. Aksi halde maalesef bazı durumlarda, örneğin 100 doların yarısı simsarlara ve dövizcilerin elinde kayboluyor, yardım yerine ulaşmadan değerinin büyük kısmı eriyor.
– Sağlık yardımlarının ulaştırılması konusunda garanti altına alınmış yöntemler var mı?
Resmi sağlık mercileri arasında Gazze Sağlık Bakanlığı öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, yurtdışından destek alma konusunda daha geniş imkâna sahip yerel sivil sağlık kuruluşları da var. İnşaat ve teçhizat projeleri ise Gazze içindeki yerel şirketler aracılığıyla, dış destekle yürütülebilir.
– Uluslararası toplum ve sağlık kuruluşlarına yönelik önerileriniz nelerdir?
Her şeyden önce, girişimlerden önce sahadaki sağlık kadrolarıyla doğrudan iletişim kurulmalı. Dışarıdan gelen girişimler, sahadaki gerçek önceliklerle uyumlu olmalı. Acil ihtiyaçların tespitinde diyalog kurulması şart. Ayrıca, Gazze’nin yükünü hafifletmek için net stratejik projeler benimsenmeli, sağlık görevlerinin paylaştırılması sağlanmalıdır.
– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Gazze’de sağlık sistemi her geçen gün çöküyor. Kaybettiğimiz şey, nedensiz yere yitirilen canlar. Çözüm, yalnızca ilaç göndermekte değil; sınır kapılarının açılmasında ve sürdürülebilir bir desteğin sağlanmasındadır. Gazze merhamete değil, sorumluluk sahibi bir ortaklığa ihtiyaç duyuyor. Aksi halde acil servislerdeki son ışık da sönmek üzere.