İnsanlık tarihinin derinliklerinden gelen bir ibadet: Oruç

2024-04-05 13:13:37

Tarihteki toplumların yaşamlarını irdeleyen ve psikososyal davranışlarını inceleyen bir gözlemci, orucun genel anlamıyla her dönemde var olduğunu fark eder. Oruç, yemekten, içmekten ve dünya zevklerinden uzak durarak yapılan bir ibadet olmaktan öteydi. Farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda yaşayan toplumlarda bir dini gelenek olarak süregelen orucun amacı genellikle aynı sonuca varıyordu.

Orucun İslam öncesi toplumlara da farz kılındığı, Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de bildirdiği şu ayette vurgulanmıştır:

{Ey iman edenler! Oruç (hükmü) sizden öncekilere yazıldığı gibi size de yazılmıştır; umulur ki takvalı olursunuz.} (Bakara-183)

Bu ayetin içeriğinden iki şey anlıyoruz: Birincisi, orucun önceki kavimlere farz kılındığı, ikincisi ise orucun en önemli amacının takva olduğudur. İşte bu iki husustan yola çıkarak, eski toplumlarda orucun bazı özelliklerini, şartlarını, kurallarını ve hedeflerini ele almaya çalışacağız.

Kuşkusuz insan, tekamül arayışında, ister keşif ister deneyim yoluyla olsun, Allah’a giden yolları izlemeye çalışmıştır. Bu arayış hem semavi dinlere mensup olmayan putperest halklar, hem de ilahi dinlere mensup kavimlerde mevcuttu.

İlk olarak; putperest toplumlarda oruç: İlahi şeriatın insanlığın yer yüzünde varoluşundan beri mevcut olduğu gerçeğinden hareketle, insanlığın atası Hz. Adem’in (a.s) ilk insan, ilk peygamber ve ilk ilahi kanunların taşıyıcısı olduğunu biliyoruz. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda şu sonuca varıyoruz: Kendi arzuları ve eğilimleri içinde kaybolmuş toplumlar olarak bilinen putperest toplulukların, oruç uygulamalarının temeli, ilahi kanunlara dayanmaktadır. Bu Bakara Suresi’nin 183. Ayetinde şöyle zikredilmektedir: “…Oruç, sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir.”

·        Firavunlar zamanı oruç: Eski Mısırlılar bir ay boyunca yemek yemeden oruç tutarlar ve bunu büyük bayram dedikleri bir ritüelle bitirirlerdi. Din adamları, halkın tuttuğu orucun dışında bir hafta daha oruç tutmaya devam ettikleri için onlarla birlikte bayram kutlamazlardı. Yani oruç Firavun dönemi halkın tuttuğu ve din adamlarının tuttuğu olmak üzere iki kısma ayrılmıştı. Onlar için orucun belki de en önemli amacı vücudun bağışıklığını arttırmak ve ilah ile bağlantılı manevi boyuta katılmaktı.

·        Grekler (Yunan) zamanı oruç: Yunanlıların felsefeye olan ilgileri ve insan davranışlarını felsefi kavramlarla bütünleştiren bir sosyal yaşam metodolojisini benimsedikleri göz önüne alındığında, orucun da bu toplumda kendine has bir felsefesi vardı. Onlara göre oruç, dinsel bir ritüelden çok, kişiyi doğru felsefi değerlendirmeye uygun hale getiren bir davranış ve bedeni korumaya yönelik tıbbi bir diyetti. Birden fazla tanrıya inandıkları için her tanrı için belirli günlerde oruç tutarlardı.

·        Romalılarda Oruç: Romalılar, Yunanlara ait olan oruç ritüelinden etkilenmişler, ancak buna sadeliği ve dünyadan kaçınmayı de eklemişlerdi. Günahlardan ve hatalardan kurtulmak veya zihinsel berraklığa kavuşmak için yeme ve içme zevklerinden kendilerini mahrum ediyorlardı. Ayrıca savaşlara hazırlanırken, felaketler meydana geldiğinde veya kehanetlere hazırlanırken de oruç tutarlardı. Yani oruç tutarak sabırlı olmayı öğreniyorlardı.

·        Sümerler ve Babiller'de Oruç: Sümerler ve Babilliler "Şabtu" adını verdikleri bir ritüelle oruç tutarlardı. Bu, ibadet ve oruca ayırdıkları, bunun dışında her şeyi yasakladıkları mübarek günlere verdikleri isimdi. Sümer rahipleri insanlara belirli yiyecek türlerinden uzak durmalarını tavsiye ediyordu. Bazı araştırmacılar bunun nedeninin ekonomik olabileceğine inanıyor olsa da rahipler bunu dini boyuta bağlıyordu. Babillilerin ise kendilerine özgü bir oruç tutma şekilleri vardı. Oruç günlerini mevsimlere göre bölüştürürlerdi ve bunların toplamı otuz gün civarındaydı.

·        Hindularda oruç: Hintliler sağlık konusuna büyük önem veriyorlar. Bu nedenle insana güç ve dayanma yeteneği kazandırdığı gerekçesiyle oruç tutuyorlar. Hindular orucu, tanrıları memnun etme çabasının yanı sıra, hayatın koşuşturmacasına dalmanın bir sonucu olarak ruha yapışan kirlerden kurtulmanın ve tefekkürün manevi araçlarından biri olarak da görürler. Orucun günleri ve yöntemleri bölgeden bölgeye farklılık gösterdiği gibi, tabi olunan tanrıya göre de farklılık göstermektedir.

·        Budistlerde oruç: Budistler, Buda'nın şu sözüne dayanarak orucu ibadetlerin özü olarak görürler: "Ruhunun yükselmesini istiyorsan bedenin zevklerinden kaçın."

Putperest toplulukların tarih boyunca oruç tutma şekilleri, nedenleri ve amaçlarıyla ilgili çalışma, elbette tek bir makaleye sığdırılamaz. Ancak orucun maddi ve manevi boyutlarının olduğu konusunda, tüm bahsi geçen dinlerin hemfikir olduğu söylenebilir. Kuşkusuz tüm bunlar temelde ilahi kanunlara dayanan farz oruca dayanmıştır. Ancak her din, bu temel ritüeli değiştirmiş ve kendi inançlarına uygun hale getirmiştir.

Yazı: Reca Muhammed Baytar / Lübnan

Çeviri: Merve Soydaş Gök

 

 

Attachments

العودة إلى الأعلى