İbadete hazırlık gizli bir manevi özdür (2. bölüm)

2024-03-21 13:37:41

Herhangi bir işin öncesinde yapılması gereken hazırlık, uygun bir ortam hazırlamak için o işin önceden gerçekleştirilmiş bir versiyonu gibidir. İbadet etmeyi düşünen bir kişi de genel olarak bu hazırlığın ibadetin bir parçası olduğunu bilir. Tıpkı parlak bir ışığın öncesinde gelen ışık hüzmesi gibi, ibadetin hazırlığı da hayatın kıvılcımları olur.

Her ibadet için yapılan hazırlık da onun ruhaniyetinin bir parçasını taşır ve ibadetin başlangıcına ve derinliklerine girmek ve meyvelerini toplamak için gönül kapılarını açar.

Bir önceki yazımızda, İbadete hazırlıkta gizli bir manevi özün bulunduğunu ve o olmadan ibadetin amacına ulaşamayacağını belirtmiştik. Mesela abdestsiz namaz olmayacağı ve abdestin de namazla ilgili şartları olduğunu vurgulamıştık.

Orucun dolaylı yoldan hazırlığı da Recep ve Şaban aylarının amelleridir. Bu aylarda yapılan ibadetlerle rahmet ve mağfiret kapıları açılır. Dolayısıyla Recep ve Şaban ayları, Allah'ın yılın diğer aylarına üstün kıldığı bu büyük ayın görevlerini yerine getirmemiz için iyi bir rehberlik sağlar. Recep ve Şaban aylarında oruç tutulması müstehaptır, Ramazan ayında ise farzdır. Bu iki aya özgü olan müstehap namaz ve dualar ise aynı zamanda oruç ayına özgü olan müstehap namaz ve dualara da bir başlangıç ​​niteliğindedir. Hepsi bir amaca hizmet etmektedir; Gafletin kirlerinden ruhu arındırarak, engin rahmet aleminde yer almak.

Orucun dolaylı olmayan doğrudan hazırlığı ise sahurdur. Namaz öncesi alınan abdesti gibi farz olmasa da, Peygamber Efendimizin (s.a.a) sahurun terk edilmemesi için teşvik eden önemli hadis-i şerifleri vardır. Örneğin; “Bir yudum su ile dahî olsa sahur yapınız”, “Sahur yemeği yiyin, zîrâ sahurda bereket vardır.”

Bu hadisler üzerinde düşünen kişi, sahurun ​​maddi boyutunun yanında manevi boyutunu da fark eder. İslam, insanı hem manevi hem de fiziki açıdan dikkate alan bir din öğretmiştir.

Yeme, içme ve bedensel zevklerden uzak durarak günahların pisliğinden arınmayı amaçlayan bir ibadet olan orucun, maddi ibadetlerle manevi ibadetleri uyumlu hal getirerek aynı amaca hizmet etmesi doğaldır. Oruçlunun ibadete hazırlık olarak sahurda yediği yiyecekle, kişinin açlık, susuzluk ve vücuttaki sıvı eksikliğinden olumsuz etkilenmemesi için fiziksel sağlığını dikkate alır. Aynı zamanda, kişinin gece geç saatlerde uyanıp yemek yemesi, içmesi ve ardından dua ve namaz gibi bazı ibadetleri yerine getirmesi için doğrudan bir sebep teşkil ettiği için kişinin manevi sağlığını da gözetmektedir. Peygamber efendimiz (s.a.a) sahur ile ilgili “Allah-u Teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selam ederler” buyurarak sahurun manevi faydalarına teşvikte bulunmuştur.

Gece kılınan nafile namazı ise, faziletleri hakkında ayrıntılı bir araştırmaya ihtiyaç duyan, Allah-u Teala’nın (c.c) genel olarak sahuru bunun için uygun zaman olarak belirlediği ve sahurun manevi boyutunu artıran büyük bir ibadettir. Her ne kadar gece namazı Ramazan ayına özel bir durum olmasa da her gün düzenli olarak sahura kalkmak, müminin bu müstesna ibadete alışmasını sağlar ve belki de bunu tüm aylar ve günler boyunca yapmaya devam etmesini sağlar.

Müminin Yaradan’ın huzurunda kendi içine dönerek tevbe etmesi, kalbi ile Rabbine yönelmesi ve O’ndan dilemesi, buna hakkı olduğunu düşündüğü için değil, Rabbinin cömertliği ve lütfuna duyduğu güvenden dolayıdır. Bütün bunlar müminin motivasyonunu ve maneviyatını yükselten ayrıcalıklardır. Oruç tutmak için yeni günü karşılamak, helal ve haramlardan uzak durmak, Allah'ın emirlerine itaat ederek ve O'nun için işaret ettiği her şeyde O'na teslim olarak Allah'a yakınlaşmak için birer vesiledir.

Sahur hem bedeni hem ruhani boyutlarıyla, büyük oruç okuluna insanı hazırlayan ve ondan bir parça sevap alan bir davranış ve ibadet okuludur. Ayrıca bedeninizin sizin üzerinizdeki hakkıdır. Eğer bu hakkı birkaç lokma yiyecek ve içecekle vücudunuza verirseniz, gün boyu açlık ve susuzluğa dayanabilir. Sahur, İslam'ın dini hükümlerinin dengeyi ve insanın maddi yönünü göz önünde bulundurması açısından güzel bir örnektir.

Geceleri namaz kılıp dua ederek nefsin üzerinizdeki haklarına riayet etmek, sahurun ​​manevi faydalarındandır. Bu insanın değerini yüceltir. Bunlar sadece bu işe çokça vakit ayıran zahidlere özgü ibadetler değildir. Bilakis her mümin, ibadet basamaklarında ilerleyerek "Sahurda istiğfar edenler" mertebesine ulaşabilir.

Orucun önünü açan sahur, bedenin açlığın ve susuzluğun yorgunluğuna dayanmasını sağladığı gibi, ruhun da helal ve haramlardan uzak durma ufkunu açar. Sahur, birkaç lokma yiyecek ve içecekten öte, birkaç dakikadan fazla sürmeyecek dua ve namazla birlikte kişinin vacip amelden müstehap amele yükselmesi için bir alışkanlık yaratır.

Sonuç olarak, özellikle İslam'daki oruç geleneğine derinlemesine bir bakış ve diğer dinlerdeki oruç geleneğiyle karşılaştırma, gerçekten bu mübarek ayda ne büyük bir nimet içinde olduğumuzu anlamamızı sağlar.

Yazı: Reca Muhammed Baytar – Lübnan

Çeviri: Merve Soydaş Gök

 

العودة إلى الأعلى