Hz. Zehra’nın (s.a) hutbesinde ‘oruç’

2023-04-04 16:12:18

Peygamber efendimizin (s.a.a) kızı Hz. Fatıma Zehra (s.a) mübarek hutbelerinin bir bölümünde ibadetleri teşri etme felsefesine değinerek şöyle söylemişlerdir:

“Allah imanı şirkten temizlenmek, namazı kibirden arınmak, zekâtı nefsi tezkiye etmek ve rızkı arttırmak, orucu ihlası sabit kılmak, haccı dini güçlendirmek, ada­leti kalpleri birbirine bağlamak, itaatimizi dinin düzenini sağlamak, imametimizi tefrika ve dağılmayı önle­mek, cihadı İslam’ın izzetini yüceltmek, sabrı hakkın mükafatını elde etmek, iyiliği emretmeyi umumun maslahatını korumak, anne babaya iyiliği Allah’ın gaza­bını önlemek, sıla-i rahimde bulunmayı müminler top­luluğunu arttırmak, kısası, nefisleri/kanları korumak, ahde vefayı mağfirete erişmek, tartıda doğru olmayı kıt­lıkla/yoklukla savaşmak, şarabı yasaklamayı kötülükler­den uzak kalmak, iftira ve yakışık olmayan isnatlardan kaçınmayı Allah’ın lanetinden korunmak ve hırsızlık etmemeyi iffetli olmak için bir sebep kılmıştır.”

Sözlerimize şahit niteliğinde ve bizler bu mübarek ayın atmosferini yaşarken, Zeyyide Zehra (s.a) sözlerinde İhlâs ile oruç farziyeti arasında yakın bir bağ olduğu vurgulanıyor. Burada ihlastan kastedilen şey, çalışmanın arkasındaki yüce amacın düşünceyle davranışla ve Allah-u Teala’ya yönelmek olmasıdır. İslam, genel kavramıyla, O'na itaat ederek ihlas ile Allah'a bağlılıktır. Allah’a (c.c) ibadet eden herkesin görevi O’na isyan etmekten kaçınmaktır. Kur’an-ı Kerîm’de, Hz. Muhammed’in (s.a.a) hadislerinde ve Ehlibeyt’in (a.s) rivayetlerinde ihlas unsurunun en yüksek önem sırasında yer aldığını görüyoruz. İhlas olmayan hiçbir ibadet kabul edilmezken, ihlas insanın eylemlerinin temel direğidir.

 Fıkıh alimleri, ilmi mesajlarında niyeti şöyle tarif eder: “Amaçlanan eylemdir. Bu amacın nedeni ister Allah’ı (c.c) sevmek, O'nu tenzih etmek, sevabını ummak ya da cezasından korkmak olsun fark etmeksizin Yüce Allah’ın (c.c) emrini gözetmek ve bunda ihlası esas almaktır.” Öyleyse bir amelde ihlas yoksa o batıldır. Bu, eğitim, disiplin ve Yüce Allah'a yönelme sürecindeki en önemli adımlardan biridir.

İmanın derecelerine göre ihlas dereceleri de değişir. Resulullah (s.a.a) bu konuda “İmanın dereceleri ihlasla değişir” buyurmuşlardır. İbadetlerin neredeyse tamamı dışa vurulan zahiri bir eylem ile görünmektedir. Örneğin namaz, hac, humus, zekât, ziyaret, Kur’an okumak, dua etmek gibi ibadetler, çoğunlukla insanların görebileceği ve işitebileceği ibadetlerdir.

Oruç ise, riyadan uzak ihlasa yakın bir ibadettir. Çünkü kulun insanların karşısında gözle görülür şekilde hareketlerine vuran bir ibadet değildir.  İnsan oruçluyken çalışır, insanlarla oturur, çeşitli işlerini yerine getirir ve orucunu âlemlerin Rabbinden başka kimse bilmez. Bu da, ihlasın ve tüm eksikliklerden münezzeh olan Allah’a yönelmenin yüksek derecesidir. Bu nedenle Hz. Muhammed bir Kutsî hadisinde (s.a.a) söyle buyurmuştur: “Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim" buyurdu.

Bu nedenle oruç azimdir ve ateş için kalkandır. Çünkü oruçta kalbin temizliği, uzuvların temizliği, zahir ve batının yeniden inşa edilmesi, nimete şükür, fakirlere yardım etmek, Allah’a münacatı, huşuyu ve gözyaşını artırmak, Allah’ın ipine sarılmak, kötülükleri azaltmak ve iyilikleri çoğaltmak vardır. Öyleyse, bize de Allah’ın bu büyük ödülü verdiği kullardan olmaya çalışmak düşer.

 Tüm bunların üzerine şu ayeti hatırlayalım “Allah mü’min erkek ve mü’min kadınlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel ve hoş meskenler va‘detmektedir. Allah’ın hoşnutluğu ise hepsinden daha büyüktür. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur” (Tevbe 72) Bu ayeti kerimede, bu mübarek ayın getirdikleri hakkında bazı umutlar vardır.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) mübarek Ramazan ayıyla ilgili bir hutbesinde, “Öyle ki, o ayda alıp – verdiğiniz nefesler tespih, uykunuz da ibadet konumundadır” buyurmuştur. Bu herkes için geçerli mi yoksa farklı mıdır? Aslına bakarsanız bu tabir, Hz. Zehra’nın (s.a) işaret ettiği gibi takva ve ihlasla bu vazifeyi gereği gibi yerine getiren kişilere mahsustur. Ancak ne yazık ki öyle kimseler var ki, geceleri oyun ve Ramazan eğlenceleri ile geçirir ya da faydasız televizyon programlarını izlerler. Peki, oruçlu kişi ihtiyacı olan uykuyu almaz ve ailesinin haklarını ve işlerini ihmal ederse uykusu ibadet midir? Kesinlikle hayır! Buna karşın bazı sevabı bol ibadetler de vardır ki, kişi nefsini zorlasa bolluğu sebebiyle büyük bir kısmını idrak edemeyecektir. Ramazan ayında bir kişi İbâdetten yorulur ve uyursa, ibâdet içindedir. Bu çok fazla ibâdeti yapmaya gücü yetmeyen yorgun bir işçi de olabilir.

Yazı: Sadık Mehdi Hasan

Çeviri: Merve Soydaş Gök

العودة إلى الأعلى