Hadisler ve Kur’an’ın ışığında... Akıl ile vicdan arasında iman

2022-12-21 22:44:30

Kur’an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde ‘fıtrat’ kelimesi ve türevleri farklı anlamlarda çok defa kullanılmıştır. Ancak başlangıç, ayrılma, eşyanın ilk yaratılışı ve bir şeyin değişmeden önceki ilk hali dahil olmak üzere, kelime kökü bakımından birbirlerine yakındırlar. Ancak fıtrat kelimesi, günümüzde bilinen sözlüklerde kastedilen anlamı Allah’ın (c.c) şu ayetinde zikredilmiştir: {O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler. * Gönülden O’na yönelin, O’na saygısızlıktan sakının, namazı kılın ve şirke sapanlardan, dinlerinde ayrılığa düşüp -her bir grubun kendindekini beğendiği- fırkalara ayrılanlardan olmayın.} (Rum /30-31) 

Fıtrat bu ayette tevid manasıyla tefsir edilmiş ve Allah’ın fıtratından kastedilenin insanların yaratılıştaki hal ve niteliği olduğu ve bunun varlıklarının gerekliliklerinden biri olduğu söylenmiştir. Sahih’de Abdullah bin Sinan fıtratı İslam olarak tefsir eder, ancak Hasene’de Zurare marifet olarak açıklar.  

Fıtrattan gelen şeylerin ne olduğunu bilmek gerekir. Çünkü varoluşun gereklerinden biridir ve tabiatın ve yaratılışın kökeni ile mayalanmıştır. Cahil, vahşi, medeni, şehirli, bedevi hepsi ilk başlangıçta (kökende) birdir. Bundan dolayı ayet-i Kerime'de {Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa} deniyor. Yani belirli bir grup ve kategoriden insan ile sınırlı değil. Ayetin devamında {Allah’ın yaratmasında değişiklik yoktur.} buyrulmuştur. Doğuştan gelen özelliklerde fark olmadığı halde, İnsanlar, görünüşlerindeki farklılıklara rağmen aynı fikirde olduklarını unuturlar. Ortak yönlerden çok farklılıklara odaklanırlar. Ayetin sonundaki {Ancak insanların çoğu bilmezler.} sözleri bunu anlatmaktadır.  

Dolayısıyla fıtrat, en açık gerekliliklerden biridir. Eğer tevhid ya da imanla ilgili diğer bilgiler fıtrat ve gerekliliklerinden geliyorsa bu açık ve kesindir. Bu sebeple fıtrat ve vicdan, insan ruhunda var olan bir şuurdan ve yaratıcı tarafından yoğurulmuş hislerde kaynaklı olması kâinatın yaratıcısının varlığına delildir.  

Vicdan, çoğu insan tarafından (kendleri bilmeseler ve kabul etmeseler de) Çoğu konuda delil kaynağı, doğru ile yanlış arasında hüküm verme gücü olarak kabul edilir. Vicdanın gönül olduğu söylenir. Ya da başka bir deyişle, kendi eylemlerimizi ve başkalarının eylemlerini, iyi - kötü ya da hayır - şer olup olmadıklarına göre yargıladığımız duyudur.  

Yazı: Zeyneb Abdurrahim

Çeviri: Merve Soydaş Gök  

العودة إلى الأعلى