Gazze Şeridi'ndeki Hükümet Medya Ofisi, salı sabahı yaptığı açıklamada, Filistinli gazeteci Hasan Islih’in hayatını kaybettiğini duyurdu. Islih, daha önce İsrail bombardımanında yaralanmış ve Han Yunus’taki Nasır Tıp Merkezi'nde tedavi altındayken İsrail ordusunun hastaneyi yeniden hedef alması sonucu hayatını kaybetti.

Bu şehadet haberiyle birlikte, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının başlangıcından bu yana hayatını kaybeden gazeteci sayısı 215’e yükseldi. Hükümet Medya Ofisi tarafından yayımlanan resmi açıklamada, gazeteci Hasan Islih’in “Alem24” haber ajansının müdürü olduğu ve sağlık durumu ağır olmasına rağmen doğrudan hedef alınarak suikasta uğradığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca, Islih’in geçen ay Nasır Tıp Merkezi yakınlarında kurulan gazeteci çadırının bombalanması sırasında yaralandığı, aynı saldırıda gazeteciler Hilmi Fak’avi ve Ahmed Mansur’un şehit olduğu, çok sayıda gazetecinin de yaralandığı vurgulandı.

Medya Ofisi, Filistinli gazetecilere yönelik devam eden saldırıları en sert ifadelerle kınarken Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Arap Gazeteciler Birliği ve tüm uluslararası medya kuruluşlarına bu tekrar eden suçları kınama ve faillerinin hesap vermesini sağlama çağrısı yapıldı.

Yapılan açıklamada, bu “alçakça suç”tan İsrail ordusu ve ABD yönetiminin yanı sıra savaşta yer alan İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin de tamamen sorumlu olduğu ifade edildi. Uluslararası toplum, Gazze'deki sivillere yönelik soykırımın durdurulması ve gazetecilerin korunması için net ve kararlı bir tavır almaya çağrıldı.

Gazeteci ve aktivistler, merhum Hasan Islih’in son mesajını sosyal medyada paylaştı. Mesajda şu ifadeler yer aldı: “Biz savaşın başından beri sahadayız ama savaşmıyoruz. İsrail ordusu bu politikayı meşrulaştırmaya çalışıyor ve her gazeteciyi, her bilgi taşıyanı sahte iddialarla ortadan kaldırmayı hedefliyor.”

Hasan Islih’in şehadeti , Gazze’deki gazetecilere yönelik sistematik saldırı ve ihlaller zincirinin yeni bir halkasını oluşturuyor. Uluslararası kuruluşlara göre, bu savaş, modern çatışmalar içinde gazetecilere yönelik en yüksek hedef alma oranlarından birine sahne olmakta ve bu durum, çatışma bölgelerinde basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliği konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır.