Bir arada olamayan iki kavram: Barış ve teslim olmak

2024-10-07 14:41:21

Siyonistlerin Müslüman ülkelere karşı yürüttüğü savaşlar ve bölgede olup bitenleri destekleyenler ve karşı çıkanlar arasında kelimelerin çarpıştığı bir medya savaşı olduğu herkes tarafından görülüyor.

Bu noktada tüm Müslümanlar, İslam'ın anayasası olan Kur'an'ı referans alarak hareket etmelidir. Zira Kur'an, Müslümanlar için en temel hüküm kaynağıdır. Allah-u Teala ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: {Onlara karşı kudretiniz dâhilinde olan her türlü güç ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bu yolla Allah'ın düşmanını, kendi düşmanlarınızı ve bunların dışında sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği diğer kimseleri korkutursunuz} (1)

Arapçada aynı kökten gelmiş olmalarına rağmen selam (barış) ile istislam (teslimiyet) kelimeleri arasında ciddi fark vardır. Barış-emniyet ancak güçten sonra elde edilir. Oysa teslimiyet, zillet, boyun eğme, alçalma ve kırılmadan sonra gelir. Bu, Allah'ın İslam ile şereflendirdiği Müslümanlara yakışmaz. Cesur bir Müslüman, önce Rabbine sonra kendisine güvenir. Dinine ve ülkesine mensup olmaktan gurur duyar, alçaklığı ve aşağılanmayı asla kabul etmez: {O hâlde, size saldırana siz de saldırısının misliyle saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah takvalılarla beraberdir.} (2)

Müslüman devletler ve halklar gafillikten, umursamazlıktan ve tarafsızlıktan vazgeçmelidir. Her bir Müslümanın her neredeyse, sözleriyle, gösterilerle, manevi ya da maddi destekle kardeşlerini savunması zorunludur. Bu, şer’i, ahlaki ve insani sorumluluktan kaynaklanmaktadır.

Askeri geleneklere göre, savaşın amacı barışı harekete geçirmektir. Büyüklük taslayan taraf, savaşta gücünün kırıldığını ve zafer umudunu kaybettiğini gördüğünde, barıştan başka bir çıkış yolu kalmaz. O zaman ateşkes yapmayı kabul eder ve çoğu zaman barışa götüren müzakere masasına oturur. İnsanlık tarihindeki tüm savaşlarda, başlangıçta barış ve müzakereleri reddeden tarafın köşeye sıkışında kabul ettiği görülür. Her savaşın sonunda bir barış vardır. Ne kadar uzun sürerse sürsün, sonunda barışın olmadığı bir savaş yoktur.

Şunu söylemek gerekir ki, Siyonist hareketin Lübnan ve Filistin'deki dayandığı güç mantığı ile mutlaka savaşılmalı ve karşı konulmalıdır. Arap ve İslam ülkeleri Siyonizm'in emellerine ve zulmüne karşı durmalıdır. İşte o zaman barış teslimiyet değil, güçten doğacaktır. Şehid mücahid  Hasan Nasrallah’ın, ömrünün son anına kadar küresel emperyalizm karşısında yaptığı şey de tam olarak buydu. O her zaman barışın temellerinin atılmasında direnişin rolünün olduğu ve düşmanın yalnızca kuvvet ve savaş ilkesinden anladığının bilincinde savaşıyordu. Mücadele ve özgürlük için verilen sayısız örnek buna şahitlik etmektedir.

Yazımı Ömer Muhtar’ın şu sözleriyle sonlandırmak istiyorum:

“Biz teslim olmayacağız... Ya zafer kazanacağız ya da öleceğiz. "Biz teslim olmayacağız... Bu bir son değil; siz, gelecek nesillere ve onu takip eden nesillere karşı savaşmak zorunda kalacaksınız. Ama benim ömrüm, celladımın ömründen daha uzun olacak. Sırtını kırmayan darbe seni güçlendirir."

Yazı: Abbas Necm

Çeviri: Merve Soydaş Gök


1-     Enfal-60

2-     2- Bakara-194

العودة إلى الأعلى